Sokak Lambası IV. Kısım
- Duygu Çoyan
- 3 May 2017
- 4 dakikada okunur

Gece yarısına on kala sokak lambasının altında gördüm seni. Berenden firar eden saçların rüzgarla dans ediyordu. Rüzgara karşı bir sigara yaktın. Sigaranı yaktığın kadar beni de yaktığını bilmeden. Penceremden usul usul izledim seni. Hırkamı geçirdim üstüme. İki kahve yaptım. Ellerimde kahvelerimiz indim yanına. Uzattım. Hüzünlü gülüşün yine yerleşti dudaklarına. Gülüşünü ayna misali tekrarladım. Sokak lambasının altına oturduk o gün. Bir dal sigara uzattın dudaklarımın arasına. " sigaramı da yakarsın artık" dedim. Gülümsedin yaktın sigaramı. Bunu söylerken " beni yaktığın kadar sigaramı da yakarsın artık " demek istediğimi anlamış gibiydi bakışların. Belki de değildi. Ama sen bilirsin bakışlarına anlamlar yüklemeyi sevdiğim adam. Her bakışın ruhuma bedeldi.
Bilir misin bilmiyorum. Tenime onca adam dokundu. Senin bakışların kadar hiç biri yakmadı tenimi. Günlerden salıydı. Unutmuyorum. Saat gece yarısını geçmişti. Evimde oturup duvarları seyrediyordum. Sesinden adımı duydum. "Güz! " Sesiyle adıma anlam katan adam.. Balkona koştum. Elinde tuttuğun iki bira şişesini havaya kaldırdın beni görünce. Bu sefer hüzünleri eksilmiş umutlu bir adam gibi gülümsedin. Gülüşlerine lakaplar eklemeyi sevdiğim adam. Gülüşünle güldü yüzüm. İndim yanına merdiven basamaklarını ikişer ikişer atlayarak. Düşünmeden sarıldım boynuna. Ne yapacağını bilemedin ilk başta. Ne kadar sarıldım bilmiyorum. Neden sarıldım bilmiyorum. Uzun boyuna karşın parmak uçlarımda yükselmiştim. Ellerindeki bira şişelerini bıraktın. Şişelerin kırılış sesi doldu kulaklarıma. Ellerini belime yerleştirdin. Boynundan göğsüne düşen yola gömdüm başımı. Kulağıma eğildin. Sıcak nefesini hissettim. " Herkes cumartesi gecesi içiyor. Biz salı içelim "dedin. Farklılıklarını sevdiğim adam. Kirli sakalını yanağıma sürttün sonra geri çekilmeye başladın. " izin ver.. İzin ver biraz daha sarılayım.." diye fısıldadım. Kıpırdamadan durdun. Hala ne kadardır sarıldığımızı bilmiyorum. Bir rüzgar esti. Sen olmasan üşürdüm.
Üşümedim.
Yollar boyunca ilerledik. Alkol yasağına karşın Rıfat abinin dükkanından altı bira aldık. İki pakette sigara.Rıfat abi sen yanına çekti. " hayırdır oğlum? Kız arkadaşın mı? " dedi. Sorusuna alayla gülümsedin. Aynı gülümsemenin benim de dudaklarımda olduğunu bilmeden seni izledim. Ben zaten hep seni izlerdim.
- İnsan adını bilmediği adamın kız arkadaşı olur mu abi? -İnsan içini bildikten sonra neylesin be oğlum adını.
Gözlerin beni buldu. Yada gözlerimde beni buldun bilmiyorum. Gülümsedik. Yürüdüğümüz sokaklar sahile çıkardı. Ya da hep sahile çıkan yolları seçerdik hep.Sahile çıktık. Kayalıkların üstüne oturduk. Birayla eşdeğerdi bakışlarındaki alkol yoğunluğu. Her bakışında sarhoş olurdum sana. Bilincimi kaybederdim. Ruhumu kaybettiğini bilen bir kadının, bilincini de kaybettiğini hissetmesi ne büyük acıdır bilir misin? Elimde kalan tek şey bedenim. Sahi o da yara bere dolu ama olsun. Öpüşüyle yaralarımı iyileştiren adam. Sen biralarımızı açtın. Açtığın ilk birayı bana uzattın. Biralarımızı tokuşturduk. " şerefine içmemiz gereken bir şeyler olmalı " dedin. " hiç bir şeyin şerefi olmayan bu dünyada, neyin şerefine içebiliriz?" dedim. Bi süre durdun. Yüzene onaylar gülümsemen yerleşti. " o zaman şerefsizliğe" gülümsedim. " şerefsizliğe" diye tekrarladım.
"Bi hayatı seninle yaşamak dedi, İstanbul'da kedi olmak gibi.. Bi yanın beni hep besledi bi yanın-"
" Ölmemi istedi" büyük bir sırıtışla sesin geldiği yöne döndüm. Tebessümlerine aşık olduğum adam.. Elleriniz ceplerinizde boş boş yollarda yürürken sevdiğiniz adamın geçeceğiniz yolları bilip, bir duvara yaslanarak sizi beklemesi ne güzel şeydir bilir misiniz? Ben bilmezdim öğrendim. Elimden tuttu beraber yürüdük. Şarkıya ettik yol boyunca. İnsanların bakışlarını aldırmamak bizim doğamızda vardı. Öyle ki ben pijamalarımla çıkmıştım evden. Marvel desenli pijamalarım insanlara " Hey! Buraya bakın ben büyümemiş bir kızım!" diyordu. Aklımdan geçenleri duymuş gibi dudaklarını araladı " pijamalarında çok yakışmış ufaklık" ufaklık demesine biraz sinirlenip yüzümü düşürdüm. " ay sen kaç yaşındasın ki? "
Adını bile bilmediğin adama yaşını sorarsan güler sana tabii ki Güz. O kahkahalar atarken bende gülmeye başladım.
- Adım Derin -Ha?? - Adım diyorum Derin. Yirmi üç yaşındayım.
Derinliklerinde boğulduğum adamın adı Derin.. Ah ne manidar..
-Derin -Efendim Güz -Yok bir şey hadi bana gidelim.
Elleri ellerimde evimin yoluna düştük. Adımlarına adımlarımı eşitlediğim adam.. Yürümek ne hoş şey seninle. Araçlar fazla samimiyetsiz biz seninle hep yürüyelim.
Eve vardıktan sonra kahvelerimi alıp balkon zeminine oturduk. Başımı göğsüne yasladım.kalp atışlarını duymak ne büyük lütuf Derin..
-Sana bir masal anlatayım mı?
Söylediği şey karşısında afalladım. Kafamı onaylar biçimde salladım.
-Pekala başlıyorum. Bu aydan gelen filin hikayesidir tamam mı? Ayda hep bu hikayeyi anlatırlarmış fil öyle söyledi. Masala göre bütün yıldızlar sırayla evreni aydınlatırmış. Gündüzleri bu işi güneş yaparmış. Gece olunca sıra aya gelmiş. Ay kabul etmemiş, sıra annemde demiş. Annesi kardeşlerini besleyebilmek için hamur yoğuruyormuş. Kızım demiş ellerim hamurlu benim yerime sen aydınlat bu gece. Ama ay yine diretince ayın annesi sinirlenip hamurlu elleriyle ayın yüzünü sıkıştırmış. Ay hamura bulanmış. Yüzünü ne kadar yıkarsa yıkasın su ayın annesinden korktuğu için lekeleri temizlememiş. Ayın yüzündeki lekeler bundanmış. İşte o gün ay suya küsmüş..
Hüzünle karışık gülümsedim, kafamı kaldırıp aya bir gülücük attım ve bağırdım.
- Ben seni hamurlu yüzünle de severim!
Güldün. Sonra fısıldadın.
- Ben seni her halinle severim.. ...
Omzunda masallar dinlediğim adam. Beni o gece mi sevdin? Bir an afalladım söylediğin şey karşısında. Eğer bir filmde başrol olsaydık seni öperdim. Ama ne bir filmdeydik ne de başroldük. Başımı boyun girintine soktum. Ne bir parfüm ne de o kitaplardaki gibi çikolata kokusu. Sen, sen gibi kokuyordun işte. Biraz sigara biraz sen. O zaman biliyordum, o koku hep burnumda olsun isteyecektim. Öyle seni düşünürken kokun gelmeyecekti burnuma. Sen yanımda olduğun için duyacaktım kokunu. Belimden tuttun, kendine daha da yaklaştırdın. Derin bi nefes sesi duydum sonra. Kızıl saçlarıma derin derin nefes alarak bir öpücük kondurdun. O kadar sıkmıştın ki beni canım yanmıştı. Sana söylemedim. Söyleseydim bırakırdın. Bırakmanı istemedim. Üşüdüm sonra odama gittik. Hep yattığım gibi yatacağımı yanlış anlamamanı söyledim. Üzerimdeki herşeyden kurtuldum. Altıma bir şort geçirdim. Öyle ben soyunurken beni izlemedin. Sende soyundun ve yatağa girdin, yanına kıvrıldım. Kolunu uzattın göğsüne yattım. Elini omzuma yerleştirip bi kaç kez okşadın. " Utanmıyor musun? " dedin. Neden utanacaktım ki. " Senden utanmıyorum " dedim. Gülümsedin.
Uyandığımda yoktun. Umursamadım. Elbet bulurdun beni. Kahvaltı yapmazdım. Gidip bir sütlü kahve yaptım. Balkona çıkıp ikili koltuğa oturdum. Ayaklarımı balkon demirine uzattım. Balkon paketimden bir sigara çıkarıp yerleştirdim dudaklarıma. Yanımda olsaydın sigaramı yakardın. Gülümsedim kendi kendime ve verdim sigarayı ateşe.
Günler geçti üzerinden gelmedin. Beni bulursun dedim lakin sen gelmedin. Geceler geceleri kovalarken evimden hep gözüm o sokak lambasının altındaydı. Bunu sen bilmedin. Bilseydin orda olurdun bilirim.
Neredeyse iki hafta geçmişti. Kapım tıklatıldı üç kere. Bakmadan açtım kapıyı. Boynuna sarıldım sana hiç kızmamış hiç üzülmemiş gibi. "Ben.." Parmaklarımı dudaklarına bastırdım. "Sus.. Gelebilseydin gelirdin biliyorum" kocaman gülümsedin. O kadar içtendi ki içimde bir şeyler yaşadı.
Comments