Ölmek ya da Ölmemek
- Hasan Celil Tombul
- 19 Nis 2017
- 1 dakikada okunur
Biz bu ülkede yalnızca ölmeyi biliyoruz. Yaşamak nedir hiçbir fikrimiz yok. "Kaliteli yaşam" cümlesini bir işçi değil müteahhit kullanıyor. O da ev satarken slogan olsun diye... Yoksa kaliteli yaşadığı falan yok. Yaşamayı rezidanslarla, lüks arabalarla, caka giyimle sağlayacağını zanneden andavallarla dolu bu ülke.
Yalnızca ölmeyi bildiğimizden, vizyonumuzu geliştirme ihtiyacı da hissetmiyoruz. Bu durumun yarattığı cehalet ile, utanmadan gidiyor ülkenin geleceğine oy veriyoruz. Halbuki akıl ve ruh sağlığı testi yapsak ülkenin %10'u oy kullanma hakkına sahip belki de. Bilgi ve his cehaletiyle gidip oy kullananlar geri dönülmez hatalara kapı açıyor: Yaşam biçimimiz günden güne tehdit ediliyor.
Kitleler halinde birbirimizin yok olmasını istiyoruz. Ve ne garip, herkes haksızlığa uğruyor. Bir diğerine adil olmadığımızı bilmiyormuş gibi yakınıyoruz. Bunu değiştirmek, cehaletin farkına varıp gerçeklerle yüzleşmekten geçiyor.
Vakit? Hep bir koşuşturma, hep bir telaş, hep bir stres, hep bir mücadele...
"Hayatın kendisi bu işte" arabeskine de katılmıyorum. Bahane bulma. Hayat bu değil. Yaşamak için varız.
Cehaletin; partisi, lideri, adresi olmaz. Bu ülkede yaşadığımız en büyük problem harekette kalmamak. Kendine "entelektüel" diyenler de cahil, uyuşuk, tembel. Aksini gösterebilir misin?
İnandığın Allah'ın ilk emri "Hadi kalk bana namaz kıl" değil, "oku"dur. Biraz reaksiyon göster. Oku, araştır, gez, sor, öğren.
Hayatımızı sürdürebilmek için devamlı aşağılanıyor, küçük düşürülüyoruz. Buna öfkelenmiyorsan, sen nasıl insansın?
Comentários