Küllenen Hayaller - III. Kısım
- Elif Deregözü
- 22 Kas 2016
- 5 dakikada okunur
O odada öğrendiğim Emir'in hayalleri, hayatının yönünü değiştiren, sebebini bile bilmediği bir kıvılcımla yanıp kül olmuştu. Ben de ona tüm bunları, sanki inadınaymış gibi, tek tek hatırlatmıştım. Bir yanım 'Bu senin işin. Bunu yapman gerekiyordu.' derken, diğer yanım vicdanımı sorguluyor ve artık daha fazla ileri gitmemem gerektiğini söylüyordu.
Kapı açıldıktan sonra Emir hızlıca çıkıp gidebilmişti, fakat ben bu kısa bir saat içinde yaşadıklarımın şokunu üzerimden hemen atamamıştım. Kapıyı açan görevli odadaki durumu anlamaya çalışırcasına etrafa bakınırken gözünü masaya dikince, benim de gözüm tekrar masadaki o kağıda kaydı. Ben de oturduğum yerden kalkıp masadaki o kağıda bakmaya çalıştım. Kağıdın bir kısmı yanmıştı, fakat okuyabildiğim yerde iki gün sonranın tarihi ve yabancı olduğunu tahmin ettiğim bir adres yazıyordu. Yol boyunca kağıdı, hiç okumamışım gibi, düşünmemeye çalıştım. Zaten aynı anda aklımdan geçen o kadar çok şey vardı ki...
Emir'in anlattıkları, o hali gözümün önünden gitmiyordu. Eve gidince yatağıma öylece uzanıp uyumak istedim. Fakat aklımın bir kenarında hala o kağıttaki adres vardı. Herhangi bir yerin adresi olabilirdi bu. Neden bu kadar takıldığımı bilmiyordum. Dayanamayıp adresteki yerin adını internetten bulmaya karar verdim. Adresteki yer İtalya'da bir yerin adıymış. Kağıtta iki gün sonranın tarihi, bu adres ve kağıt yandığından okuyamadığım belki bir otel adı, kim bilir belki de birinin adı yazıyordu.. Bilemiyorum. Aklımdan farklı farklı senaryolar geçse de, sonuçta bu adamın bir mimar olduğunu ve yurt dışına çıkmasının çok da anormal bir durum olmadığını düşünebiliyordum.
Üç gün boyunca evden dışarı hiç çıkmadım. Elim defalarca telefona gitse de, onu arayacak cesareti kendimde bulamadım. Eğer o kağıttaki tarih Emir'in oraya uçuşunun tarihi ise, Emir şuan İtalya' da olmalıydı. Telefonu elime aldım ve onun çalıştığı şirketi arayıp Emir ile görüşüp görüşemeyeceğimi sordum. Bana Emir'in yıllık izne ayrıldığını ve yurt dışında olduğunu söylediler. Evet, yurt dışında olabileceğini tahmin ediyordum, fakat izne ayrıldığına göre bu bir iş seyahatine de benzemiyordu. Oraya neden gittiğini öyle merak ediyordum ki.. Fakat onu aramaya henüz ne cesaretim, ne de yüzüm vardı.
Bunları düşünürken telefonum çaldı. Arayan oydu! O kadar şaşırmıştım ki, bir an telefonu açmayı unutmuş, ne diye aradığını düşünmeye başlamıştım. Derken kendime geldim ve derin bir nefes alıp telefonu açtım.
-Alo Seray Hanım sizsiniz değil mi?
Evet benim, diye kısık bir sesle yanıt verdim.
-Nasılsınız
-Olmam gerektiği kadar iyiyim, siz nasılsınız?
-İyiyim...
Ona bugün şirketi aradığımı ve İtalya'da olduğunu öğrendiğimi söyledim. Yine bir pot kırdığımı sonradan anladım. Bana şirkettekilerin yurt dışına çıktığından haberlerinin olduğunu, fakat tam olarak nereye gittiği konusunda kimseye bir şey söylemediğini söyleyince ona masasındaki kağıdı söyledim. Aslında kızacağını düşünmüştüm, ama o buna pek de tepki göstermemişti. Sonra, ona beni neden aradığını sordum. Bunu gerçekten çok merak ediyordum.
-Geçen gün olanlardan sonra gerçekten çok düşündüm. Ve dün gece Ömer 'le konuştuktan sonra buna karar verdim.
Bende doğal olarak 'Ömer kim ve neye karar verdiniz' diye sordum.
-Kitabı çıkarman için artık önünde engel değilim. Sana o odada bu hikayenin bir kısmını anlatmıştım. Dün gece hayatımda ilk defa böyle bir şey yaptım ve hikayenin kalan kısmını kendim oturup yazdım , anlattım. Telefonu kapattıktan sonra sana yollayacağım. Ömer'e gelince onun cevabını da hikayeyi okuduktan sonra almış olacaksın.
Yine çok şaşırmıştım. Ona 'neden?' diye bile sormadım o şaşkınlıkla. Söylediklerinden sonra sadece bir 'Tamam.' deyip kapattım telefonu . Ve o hikayenin sonunu, hikayenin kahramanının yazmış olduğu yazıyı büyük bir heyecanla beklemeye koyuldum.
----
-'Yangından sonra hayatta olan, ya da benim tanıdığım tek akrabam olan, annemin halası da bana bakamayacak durumda olduğundan, kim olduğunu bilmediğim birisi ya da birileri benim çocuk yetiştirme yurdunda kalmama karar vermişler. Neden böyle bir karar vermişlerdi, o zamanlar çok düşünmüştüm bunu. Ya da kendileri için aynı kararı verirler miydi? Bunu da...
Oraya ilk gittiğimde bana gerçekten yakın davranıyorlardı. Ya her gelene öyle davrandıklarından , ya da bir anda hayattaki her şeyim olan ailemi kaybettiğimden kimsesizliğime acımışlardı , bilemiyorum. Ama bana nasıl davranırlarsa davransınlar, geceleri annem gibi uyutmuyordu orada kimse beni. Ya da her gece yorganımın altından çıkan ayağımı kapatmak için kimse babam gibi uğramıyordu yanıma. Zaten kimsenin bunu bildiği de yoktu. Orada benden başka çocuklar da vardı, ama Murat'ın beni güldürdüğü gibi güldüren yoktu. Beni orada güldürebilen yoktu. Gülmüyordum. Gece oldu mu, herkes uyudu mu, yorganımın altında ağladığımı hatırlıyorum. Kimse duymasın diye yorganı nasıl ısırdığımı da... Ama biri duyuyormuş. Sonradan anladım ki ,o da geceleri uyuyamıyormuş.
Yine öyle bir gece geldi yanıma Ömer. Orada kalmaya başlayalı tam üç hafta olmuştu. Üc hafta sonra ilk defa biriyle konuşuyordum o gece.
İlk olarak Ömer yanıma gelip 'İyi misin?' diye sormuştu. Ben yine bir şey söylememiştim. Daha sonra o bana beni anlatmaya başladı:
-Buradaki çocuklardan duydum aileni bir yangında kaybetmişsin diye. Ondan mı geceleri ağlıyorsun hep, yoksa burayı sevemediğinden mi?
Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakıyordum sadece. Biraz sonra konuşmaya devam etti:
-Geceleri benim de uyuyamadığım olur. Ama benim uyuyamamam senin gibi ağladığımdan değil. Ben geceleri, herkes uyuduğunda hayal kurarım çünkü. Hiç görmediğim annemi hayal ederim, hiç sarılamadığım babamı, ya da bir erkek kardeşim olduğunu hayal ederim. Evimizim bahçesinde beraber top oynadığımızı, düşüp sonra yeniden kalktığımızı... Bazen de kız kardeşimle kavga ediyorum mesela, o ödevlerini yapmayınca ona ağabeylik yapıyorum.
O an uzun zamandan sonra ilk defa bir cümle kurdum:
-Aileni hiç tanımadın mı, anneni babanı görmedin mi.
Biraz süren sessizlikten sonra devam etti:
-Birkaç gündür sen geldiğinden beri şunu düşünüyorum. Acaba babam ölseydi n'apardım? Biliyor musun benim ölmesinden korktuğum bir babam hiç olmadı , benim annem benle hiç yaşamadı. Benim annem yok , olmayacak da, ölmeyecek de...
Biz o geceden sonra Ömer' le hiç ayrılmadık. O benim kaybettiğim , ben de onun hiç tanımadığı ailesi olmuştum. Hayallerindekine ne kadar benziyordum bilmiyorum ama, biz olmuştuk işte.. O benden iki yaş büyüktü. Benim Murat'a yaptığım gibi o da bana ağabeylik yapıyordu aslında. Yetimhanedeki diğer çocuklarla da tanıştırmıştı beni. Gündüzleri gülebiliyordum artık, anlık da olsa unutabiliyordum.. Belki Ömer bilmiyordu ama, bazı geceler yastığıma hala birkaç damla yaş süzülüyordu.
Ömer, bana o zamanlarda hayal kurmam gerektiğini söyledi. Hem de içinde annem, babam ve Murat'ın olduğu hayaller.
Sonraları en büyük hayalim Murat'ın hayalini gerçekleştirmek oldu. Bu arada Ömer'in de en büyük hayali iyi bir avukat olabilmekti. Herhalde o da, bu dünyada doğru gitmeyen bir şeylerin farkına daha çocukken varmıştı. Ben de, Ömer de bu hayal için çok çalıştık. Ben Murat'ın hayalini, o da başkalarının belki de yıkılan hayallerini kurtarabilmek için gerçekten çalıştık.
Ve ben şuan, sevgili Seray, o zorlukta bana hayal kurmayı öğretip, daha sonra benimle hayallerimizin peşinden koşan Ömer' in yanına geldim.. Ömer'in İtalya' da ne işi var diyeceksen, o da hayalindeki gibi avukat oldu, hatta benden daha önce gerçekleştirdi bu hayalini. Daha sonra ona tekrar hayal kurmayı hatırlatan biri çıktı karşısına , Ester...
Ester'le evleniyorlar, artık onların ortak hayal kurma zamanı. Ben de iki gün sonra gerçekleşecek olan bu hayallerinin birleşimine şahitlik için buradayım. Buraya, bana hayallerimin peşinden koşmayı öğreten kişinin yanına gelince, senin de hayallerinin önünde duran kişi olmamam gerektiğini anladım. Hayallerimizdir aslında bizi var eden. Onlarla ayakta dururuz, onlardan güç alırız hep. Onun için sen de hayallerinin peşinden koş. Ki zaten bunu çok iyi yapıyorsun. Sakın vazgeçme.!
Ben bir süre daha buradayım. Ne zaman dönerim bilmiyorum. Sen o hayalindeki kitabı istediğin gibi, istediğin zaman çıkarabilirsin. Artık tüm hikayeyi biliyorsun,
Emir.'
Tüm bu olanlardan sonra, öğrendiklerimden sonra bu kitabı gerçekten çıkarıp çıkarmamam gerektiğini çok düşündüm. Fakat eğer çıkarmazsam böyle bir hikayede hayalimin peşinden gitmemiş olacaktım...
Az sonra hayatımın en önemli anlarından birini yaşayacağım. Onlarca insan benim için buraya toplanmıştı ve aylardır hayatımda olan tek şeyi, bu kitabın yazılış sürecini benim ağzımdan dinleyecekleri için salonda heyecanlı bir bekleyiş vardı. Ve ben de, şimdi hayal kırıklıklarıyla, acıyla başlayıp, yeniden umutla doğan hayallerle dolu bir hikayeye nasıl şahit olduğumu anlatmak için buradaydım. Hikayenin kahramanı Mimar Emir Akay henüz dün İstanbul'a döndü. Bugün bu konuşmayı izler mi, bilmiyorum. Fakat o gün ilk düğüm, benim sakarlığımla o masada çözüldüğünden, yine o masaya onun hikayesini yolladım; Küllenen Hayaller'i...
SON
Comentarios