FARKINDALIĞI OLAN BİR HAYAT İÇİN
- Elif Deregözü
- 6 Eki 2016
- 2 dakikada okunur
Bazen bir köşeye çekilip sadece etrafımdakileri izlediğim zamanlar olur. Onların neler yaptığını, hayattan beklentilerinin neler olduklarını ve bunların doğrultusunda neler yaptıklarını izlerim ya da düşünürüm. Bahsetmek istediğim şey, bir köşeye çekilip insanların ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğuyla ilgili bir kanaate varmakla ilgili değil. Asıl konu etrafımdaki çoğu insanın birbirinin aynısıymış gibi, sanki bir fotokopi makinesiyle çoğaltılmış gibi olmaları öyle davranmaları, hayatlarını aynı şekilde sürdürmeleridir. Söylemek istediğim insanlardan farklı olup , dikkat çekmemiz gerektiği falan da değil. İnsanların hayatı sorgulamadan yaşamaları, etrafında olan şeyleri belki de yüzyıllardır aynı olan şeyleri olduğu gibi kabul etmeleridir. Başkalarının yıllar önce bizim için her şeyi düşünüp, doğru kararları verdiklerini kabul edip , tembel bir öğrenci misali kolaya kaçıp, hazıra konmalarıdır. Neden, niçin, nasıl gibi soru cümleleri yerine, o demişse doğrudur, kesin haklıdır gibi kalıplaşmış cümleleri hayatlarının merkezine koymalarıdır. Zaman değişiyor, mekanlar değişiyor, insan değişiyor, çağ atlıyoruz fakat bazı insanlar için hayat hep aynı şekilde ilerlemek zorundaymış gibi sürüyor. İyi olan, doğru olan hep aynıymış gibi.
Oysa zaman ilerledikçe , yeni şeyler öğrendikçe, bilim ve teknoloji ilerledikçe hayatımızın işleyişi de değişir. Yüz küsur yıl önce yaşamış biri ile hala aynı şekilde bir düşünce yapısına, yaşam tarzına, kurallara veya geleneklere sahip olmamız bizim nasıl bir durum içerisinde olduğumuzu gösterir ? Bunlara sahip çıkmak ayrı bir şeydir . Fakat bunların üzerine koymamız veya yanlışsa o alışkanlıkları veya kuralları hayatımızdan çıkarabilmemiz de gerekir. 'Tutucu olmak lazım' deyip yeniliklere, farklı bakış açılarına , hayat şatlarına kapılarımızı kapatıp, kendimizi sınırlamamız ne kadar doğru bir davranıştır ? Her insanın dünyaya gelmesinin ayrı bir amacı vardır. Her insan özeldir, farklıdır, biriciktir. Nasıl ki dünyadaki diğer canlıların; bir hayvanın , bitkinin ayrı bir yaratılış sebebi var ise, bu biz insanlar içinde bu şekildedir. Çevremizde illa ki hepimize mutsuzluktan, hayatın anlamsızlığından bahseden insanlar olmuştur. İşte bu insanların çoğu, henüz ne kendini ne de hayatı tanımadığından bu şekilde düşünmektedirler. İsmet Özel der ki : "İnsan bu dünyaya düşmemiştir, insan bu dünyaya bırakılmıştır ." İşte bizim amacımız da bu dünyaya neden bırakıldığımız sorusuna kafa yormaktır. Çünkü eğer bu soruya doğru yanıtı bulursak hiçbirimizin yaptığı işten zevk almaması, işini kötü bir şekilde sonuçlandırması söz konusu olamaz. Ama eğer ,malesef günümüzdeki çoğu insan, gibi kolaya kaçar, başkalarının hayatlarını yaşamaya razı olursak mutsuzluktan ve başarısızlıktan kurtulamayız. Kendimizden ve varoluş sebebimizden bihaber , amaçsız bir şekilde sürdürüp gideriz hayatımızı. Oysa ki bu dünyada var olan her şey biz insanlar içindir. Bizlerinde doğru bir şekilde hayatı analiz etmemiz gerekir. Sonuçta her şeyin bir anlamı var bu dünyada. Şifreleri çözmek bize kalmış. Ve aslında bizlerin şifreyi çözmeye öncelikle kendimizden başlamamız gerekiyor. Aslında Hepimizin kendisine sorması gereken belli başlı sorular vardır. Yaşadığımız hayat bizim hayatımız mı, ne kadar kendimiz olarak davranıyoruz ? Gerçekten bu hayatı biz mi yaşıyoruz, yoksa başkaları tarafından yaşanılmış bir hayatı tekrar mı sahneliyoruz ? Unutmayın ki Ahmet Arif' in dediği gibi "Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni!" Bunu bilerek ve unutmayarak lütfen hakkını vererek yaşayın hayatınızı!
댓글